28 Temmuz 2013 Pazar

DAS PARFUM

Blogumu benim için ömürlük bir ütopyanın gerçekleşmesi olan dünyanın parfüm başkenti Grasse'a olan seyahatimle açmak isterim.
Sonu bu yolculuğa varacak olan ilk inception benim insanüstü çalışan koku hafızam mı yoksa lisede okuduğum ve büyülendiğim Suskind'in Koku adlı romanı mı bilemiyorum...
2012 yılı Ağustos'u bana bu şansı getirdi.
İlgisi olanlar için yol gösterici olması dileğiyle paylaşıyorum, belki bir inception da ben sizin hafızanıza ekerim :)

 
Seyahatim aslında İspanya'da başlıyordu ama onu ayrı bir yazının konusu olarak pas geçiyorum şimdilik.
İspanya'nın Fransa Rivierasına yakın taraflarında gezinmiştim. Geçişi ayarlamak hiç zor olmadı. 
Barcelona'dan Nice'e uçakla vardım.  
Grasse, sahil şehirleri Nice ve Cannes'ın ortasında içeride ve yüksek, dağlık bir bölgede kalıyor.



Gidişiniz oldukça kolay, hemen havaalanından otobüsler kalkıyor.
Sadece 1 euro ödeyeceğiniz 1,5 saatlik otobüs yolculuğuyla Grasse'a varacaksınız.
Gördüğüm en virajlı yoldan savrula savrula dağların tepesine çıktık. Herşey, her yer yeşil.
Hava tüm alveolleri açan cinsten. Arada bunu yapmak gerekiyor.
Biz nefes almıyor, aldığımızı zannediyoruz ama vücut kanmıyor.
Minik tatlı bir butik otel ayarlamıştım, zaten çok da fazla seçeneğiniz yok.
Elimde cep telefonu üstümde uydu sinyali oteli bulmaya çalışırken o karşıma çıktı. 
En üst kat, ferforjeli yataklı oda ve vadi manzarası, ufak ısrarlarım sonucu değiştirilen bit deliği oda yerine benimdi. Günlerimi planlamıştım zaten. 3 ve 4 Ağustos'ta Grasse Yasemin Festivali vardı.
Görkemli bir havai fişek gösterisi izledim gece.
Sokakların üstüne yasemin suyu püskürten düzenekler germişler, kokusu cennet. 

Oda manzaram

















Ve yasemin püskürtülen ara sokaklar;





















Ertesi gün şehirdeki parfüm fabrikalarını ve dükkanlarını gezdim.
Fragonard, Galimard ve Molinard en büyük üçü.
Bunlar bildiğimiz tüm markaların kullandığı ana esansları üretiyorlar, ayrıca kendi serileri de var tabi ki.
Saf parfümler, esans yağları, sabunlar, bambu çubuklu doğal oda kokuları hepsi ciddi emek harcanmış güzellikler. 

Grasse kendi markaları ve serileri olan firmalara ev sahipliği yapmakla beraber temel olarak bir hammadde üreticisi. Şehirde yaklaşık 3500 kişiye istihdam sağlayan 60'a yakın irili ufaklı firma var.
Uluslararası firmalarla (Coty Prestige, PG Beaute vb.) rekabet etmeleri zor dolayısıyla daha çok taşeron gibi çalışıyorlar. 
Bazı firmalar bununla da yetinmemiş ve Grasse'da kendi ekim alanlarını oluşturmuşlar.
Yasemin ve gül tarlaları olan Chanel bunu örnek.

Sonraki gün Galimard'ın parfüm yaratma workshop'una katıldım ki gezimin kilit noktasıydı.
Kendi sevdiğin notalarla kendi parfümünü yaratıyorsun. Bizim öğretmenimiz Galimard'ın en iyi "burun"larından biriymiş, pek çok parfümünde imzası varmış. Seçimlerim sonucu benim de iyi bir "burun" olduğumu söyledi.
İlkokuldan beri ilk kez biri burnumla ilgili birşey söylediğinde alınmayıp gururlandım :)  
Kimyager olduğumu söyleyince bana herşeyin başının bu olduğunu söyleyerek öte eğitimlerin verildiği okulları ve bazı bağlantıları iletti. Kim bilir, belki bir zaman...


İlgilenirseniz workshop adresini iletiyorum. Online kayıt olabilirsiniz ya da Grasse'daki mağazaları da sizin için kayıt yapıyor; Galimard Workshop
5 route de Pégomas'ta. Yine 1 euroluk otobüsler ile rahatça ulaşabilirsiniz





Sonucunda gururum parfümüm dip notalarda amber, tuberose, sedir ve leylaktan, kalp notalarında fleur de jacinthe, fleur de lilas, ylang ylang, tiare, bambou (bir erkek parfümü notası aslında) ve tabi ki müge'den oluşuyor.
En uçucu kısım olan tepe notalarında ise ananas, bergamote verte, jasmin orientale, fruits de bergamote ve fruits de cassis var.
İsim koymaya gelince genelde insanlar kendi isimlerini koyuyorlardı, ben de öyle yaptım ve pek zorlanmadım "Muguet Pur"



Bir sonraki gün International Perfume Museum'un bahçelerine ve Fragonard'ın fabrikasına ve laboratuvarına gittim.
Tek kelimeyle özetlemek gerekirse; çıldırdım!

Bahçelerde esanslarda kullanılan tüm bitkiler, çiçekler var.
Citrus notaları bir tarafta, ufak ufak koparınca muhteşem limonlu kokular geliyor. Woody notalar bir tarafta.
White flowers zaten efsane...
Yasemin ve lavanta tarlaları, tuberose, çilekler, framboise, absinthe, immortale, güller, amber, sedir ve nicesi...
Sanırım yüce eller benim için 15 dkklık bir yağmur yağdırdı ve yağmur sonrası koku tarif edilmez yaşanırdı. Toplamda 5 saat kalmışım. Fragonard'ın fabrikasında pek çok eski tekniği ve güncel kullandıkları paketleme, sabun kalıplama makinelerini gördüm.
Laboratuvarında tanıdık olduğum pek çok gaz kromatografi cihazı alışık olduğum kimyasallar yerine gül yağı test edecekti. 
Buradan lavanta balı ve efsanevi gül reçelini almanızı öneririm. Organik ötesi ve size lezzet patlaması yaşatacak cinsten.


Fragonard'ın Laboratuvarı



Sabun Kalıplama Makinası
Fragonard'ın fabrikasında merak ettiğiniz tüm kokuları deneyebilirsiniz. Meyveler, beyaz çiçekler, odunsu notalar, yeşil yapraklılar... Katı yağların içine hapsedilmiş olarak denemenizi bekliyorlar :)
Adaşım Müge Çiçeği
Meşhur Sandalağacı :) Bildiğiniz odun aslında

Meşhur Misk kokusu eskiden misk kedisinin salgı bezelerinden üretilirmiş. Günümüze tabi ki sentetik olarak üretiliyor zavallı hayvanların soyunun devamı için. Hikayesi bana şu Cape Luwak kahvesini çağrıştırdı.

International Perfume Museum'un Mougins'daki bahçeleri ve yasemin tarlası. Grasse yasemini ile meşhur.
Amber reçinesi. Pek çok parfümde dip nota olarak kullanılır.
Immortale çiçeği. Bizdeki adıyla "ölmez otu". Bitki hiç kurumuyor ve koşullara çok dayanıklı. Anti-aging ürünlerde kullanlıyor. L'occitane'ın böyle bir serisi var. Ölümsüzlüğün yapraklarının arasında olduğunu hayal etmek hoşuma gitmişti.
Absinthe. Kendisini burada gördüm ama içmem Çek Cumhriyeti'nde kısmet oldu.
Anis çiçeği ve yukarıdakiler de iris rizomu. İris bitkisinin kökü kullanılıyor ve esansın elde edilmesi çok zahmetlidir. Bu nedenle iris içeren parfümlerin fiyatı daha yüksektir. Banyo yapmanın daha lüks olduğu eski dönemlerde iris kökleri pudra haline getirilip saça dökülürmüş. Chanel No.19 iris içeren parfümlere örnek...
"Cold Enfleurage" tekniği ile özü alınan yaseminler. Yaseminler tarladan gün doğarken tek tek elle toplanıyor ve hayvansal katı yağa ekilip gün boyunca bekletiliyor. 24 saatte bir çiçekler yenileniyor ve esans son ekstraksiyonla yağdan ayrılıyor. Çok zahmetli olduğu için teknik eskide kalmış ancak anısı ve saygısı büyük. Eskiden Grasse'da kadınların çoğunun muzdarip olduğu "cut in two" dedikleri kamburluk bu emekten geliyormuş. Prada ürettiği "Infusion" serisinde bu emeğe atıfta bulunmuş.
Distilasyon kazanları ve ortadaki buharı tekrar yoğunlaştıran serpantin.
Christian Dior'un ilk şişeleri :)



Eskiden yasemin, tuberose gibi narin çiçeklerin özü "enfleurage" denen bir teknik olan buhar ekstraksiyonu ile alınırmış. Günümüzde ne yazık ki yoğun talep nedeniyle bu yöntem çok zahmetli ve emek yoğun kalıyor ve hekzan gibi solventler kullanılıyor.