Yeni bir yazı ile sonunda sahalara
dönüyorum.
Bu turda İngiltere kırsalındayız.
2014 yaz tatilimi, vizemin son
demlerine girerken, İngiltere'nin ilk adımda tercih edilen ana yolları yerine
tali yollarına gizlenmiş hazinelerine ayırmak istedim. Önceki seyahatlerimde
yeterince ilham kaynağı bulmuştum, kartpostaldan fırlama Cotswolds davet
ediyordu ancak temkinli olmak lazımdı. Malum bir tarafta kırsala kaçıp,
metropol betonunda biriktirdiğim elektriği topraklama ihtiyacım, diğer tarafta
aniden alınırsa aşırı doz etkisi yapabilecek "yavaş şehir sendromu"
dengemi bozabilirdi. Çözümü yine Londra'da sabitlenmek ve gündüzlerimi
istediğim kasaba ve doğa turlarıma ayırmakta buldum.
Sizin de yolunuz İngiltere'ye düşerse
ve aklınızda büyük şehirlerin bilindik rotalarının dışına çıkmak var ise, belki
benim gibi İngiltere'nin en güzel kırsalı olarak tanımlanan, şiirlere konu The
Cotswolds'u ziyaret etmeyi düşünürsünüz.
Doğaya, temiz havaya ve manzaraya
doyacaksınız, tavsiyem garantilidir.
Konum ve Ulaşım
Cotswolds bölgesi, kuzeyde Stratford Upon Avon, doğuda Oxford ve ötesinde Batı Londra, güneyde yine ayrı bir yazı konusu olacak olan ufak hazine Bath ve batıda Gloucester şehirleri tarafından çevrelenmiş durumda.
Paddington'dan tren ile Cirencester yakınlarındaki Kemble İstasyonuna, Stow on The Wold yakınlarındaki Kingham İstasyonu'na, Charlbury ve Moreton in Marsh İstasyonlarına ve Bath'a gidebilirsiniz. |
Londra'da kalıyorsanız Paddington İstasyonu'ndan kalkan tren seferlerini kullanabilirsiniz. Ancak tren yolculuğu beklenenin aksine ekonomik bir yöntem değil, özellikle farklı duraklara uğramayı planlıyorsanız. Yerel Londra turlarını deneyebilirsiniz. Otobüs ile gidilen bu turlar hem daha hesaplı oluyor hem de treni tercih etmiş olsaydınız uğrak noktanız olmayacak ufak kasabaları görme şansını yakalıyorsunuz.
Ben ilk günümü böyle bir tur programına ayırdım. Katıldığım tur ile sırasıyla Burford, Bibury, Bourton on The Water ve Stow on the Wold kasabalarını ziyaret ettim.
Kasabalar ilginç isimlerinin hakkını fazlasıyla veriyorlar.
Buyrun detaylandıralım;
Burford
İlk durağımız olan Burford, son şehir Oxford'dan çıktığınızda ana otobanın sizi getireceği ilk kasaba.
Kasabaya girişinizi sonu Windrush Nehri'nde bitecek olan bir rampadan aşağı inerek yapıyorsunuz. Bu ineceğiniz cadde zaten tek caddesi, The Cadde, High Street isminde. Üstünde sağlı sollu kafeleri, restoranları ve küçük butik dükkanları var.
Aşağıdaki fotoğraf kasabanın en büyük barı mesela, yine High Street üzerinde.
Kendisi tipik bir Cotswolds evi örneğidir.
Kasabaya girişinizi sonu Windrush Nehri'nde bitecek olan bir rampadan aşağı inerek yapıyorsunuz. Bu ineceğiniz cadde zaten tek caddesi, The Cadde, High Street isminde. Üstünde sağlı sollu kafeleri, restoranları ve küçük butik dükkanları var.
Aşağıdaki fotoğraf kasabanın en büyük barı mesela, yine High Street üzerinde.
Kendisi tipik bir Cotswolds evi örneğidir.
The Cotswold Arms |
Nedir bu Cotswold tarzı biraz açalım.
Bu taş evlerin özelliği bölgede bolca bulunan kireçtaşından yapılmış olmasıymış. Cotswolds'u büyük kireçtaşı tepeleri çevreliyormuş. Kasabalar da bir nevi bu kayaların için oyulmuş gibi aslında.
Madhatter Bookstore :) Yine High Street'te |
Kitaplar bahane, şapkalar şahane.
Moda önemli
The Bull restoran öğle yemeği için güzel bir seçenek Ahşap işçiliği ilginizi çekiyorsa Burford Woodcraft'a uğramanızı öneririm. |
Dokumacılık
Bir Ortaçağ Avrupası bir geleneği. Binaların dışındaki farklı motiflerdeki demirlerin kötü ruhları
uzak tuttuğuna inanılırmış.
Son olarak methi bol bir şarküteri.
Mrs Bumbles of Burford. Tadımlıklarını
deneyebilirsiniz. Bizde bulunmayan böğürtlen türlerinden ev yapımı reçellerini
ve aristokrat İngiliz arılarının emeği Cotswolds balını tavsiye ederim.
Burford turumuz burada sonlanıyor ve
güney batısında yer alan Bibury’ye doğru yola çıkıyoruz.
BIBURY
Bibury, otobüs turumun ikinci
durağıydı. Eğer turla değil de trenle gitmeyi tercih ederseniz Kemble tren
istasyonu en yakın istasyon. İstasyon’dan sadece 20 km mesafe uzaklıkta, taksi ile
Bibury’ye gelmek uygun bir seçenek olacaktır.
İngiliz yazar William Morris Bibury
için “İngiltere’nin en güzel köyü” demiş. Bibury, bu sözün hakkını verdiğini
kasabaya adım attığınız andan itibaren size kanıtlıyor.
Kasaba Coln Nehri’nin yanına
kurulmuş. Nehrin hemen yanında yerel Cotswold kireç taşından yapılma bir dizi
köy evi olan meşhur Arlington Row sizi karşılıyor.
Coln Nehri ve Arlington Row
Tarihte hakkında şöyle ilginç bir
not da var; Bibury’yi ziyaret eden Henry Ford Arlington Row’dan o kadar
etkilenir ki, tüm sıra evleri alıp söktürüp Michigan’daki müze parkına götürmek
ister. Tabi, Henry Ford’un teklifini İngiliz nezaketine uygun bir şekilde
reddederler.
Arlington Row'un girişi
Arlington Row evleri 1380’de
yapılmış. İlk döneminde manastıra bağlı yün depoları olarak kullanılmış.
1600’lerde ise yakınlardaki Arlington Değirmeni’nde çalışan işçiler için
kıyafet yapan dokumacılara ev olmuşlar. Günümüzde Dünya Hazineleri listesinde
ve bazı şanslı insanlar bizzat bu hazinede oturuyorlar.
Meadow View gerçekten 10 numara
Evler meşhur Liliput Lane biblolarına da ilham kaynağı
Köyün orjinalliği Hollywood’un
da dikkatini çekmiş. Stardust ve Bridget
Jones’un Günlüğü filmlerine set olmuş. Misal; Stardust’taki Victoia’nın evi
Arlington Row’daymış.
Bence eğer bir filme set olacaksa o Hobbit’tir. Nasılsa doğal
set, ölçek küçültmek yeterli.
Coln Nehri alabalık zengini ve köyde
1900’lerin başından beri bir alabalık çiftliği var.
Denemek isterseniz, öğle yemeği için
Swan Hotel’i tercih edebilirsiniz.
Ve Bibury'den son kare...
BOURTON
ON THE WATER
Bibury’den ayrılıp, kuzeydeki
Bourton on The Water’a doğru yola çıkıyoruz. Kasabaya varınca, isminin mecazi
olmadığını görüyorum. Kasaba ve ana cadde High Street, Windrush nehri
tarafından ikiye bölünmüş. Ufak köprüler iki tarafı bağlıyor ve bu haliyle “Cotswolds’un
Venedik’i” olarak anılıyormuş.
Bourton'a giriş
River Windrush
Film dekoru gibi bir antikacı dükkanı
Öncü araştırmalarımda karşıma çıkan ve uğramamın farz olduğu bir durak vardı Bourton'da; Cotswolds Perfumery. Hemen köprüyü geçtikten sonra, Victoria Caddesi üzerinde karşınıza çıkıyor.
300 yıllık bir binada 1966’dan beri
faaliyetteler. Kendi serileri var ve ayrıca kişiye özel butik parfümler
üretiyorlar. Kraliçe bile kendisi için parfüm yaptırmış. Siz de onun gibi
kendinize özel parfüm yaptırabilirsiniz ya da bizzat mutfağına girip kendiniz
üretebilirsiniz. Bunun için iki ayrı seviyede workshop’ları var. Workshop
fiyatları yüksek ancak parfümlerinin hesaplı olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca
internet üzerinden parfüm ana maddeleri doğal yağları ve parfümeri araç gereçlerini de satıyorlar.
(http://www.cotswold-perfumery.co.uk)
Her biri sanat eseri eski parfüm şişeleri
Hepsi zevkle test edildi, onaylandı
Kişisel parfüme gerek yok, benim adıma yapmışlar :)
Vaktimin çoğunu yine parfümlere
ayırdığım için geriye kalan zamana ancak ufak bir kasaba turu sığdı. Hoşuma
giden kareleren bazıları;
The Dial House, güzel bir otel ve restoran
Demiryolu Müzesi'ni gezmek bir alternatif
Oyuncak dükkanı ve sergisi
Motor Müzesi
iyi ama müzeden fırlama gibi duran dondurmacıyı daha çok sevdim.
STOW
ON THE WOLD
Turun son durağı Cotswolds’un en
yüksek tepesi Stow on The Wold oldu. Deniz seviyesinden 250 m yüksekte bir tepe
üzerine kurulu olan bu kasaba, vaktinde Cotswolds’un en büyük küçükbaş hayvan
pazarıymış. Öyle ki yazar Daniel Defoe, seyahat notlarında burada günde 20.000
koyunun satıldığını yazmış. Dönemin yazarı olarak söyleyebilirim ki, şimdilerde
bu meydan, at arabaları yerine devasa turist otobüsleri ve koyunlar yerine
benim gibi turistler tarafından tıklım tıkış doldurulmuş durumda.
Meydan
Stow’un ana meydanı altı ayrı dar yolun
kesişimi. Bu yollardan biri Romalılardan kalma tarihi Fosse Yolu’ymuş. Yollar
şimdi antikacılar, sanat galerileri, restoran ve butik oteller ile dolu.
The Porch
House, İngiltere’nin en eski restoranı/oteli olduğunı iddia ediyor
Ana meydana dönerken karşınıza St.
Edwards Church çıkıyor. Biraz da popüler kültürden örneklendirelim: ünlü rock
grubu The Who’nun basisti John Entwistle’ın cenaze töreni bu kilisede yapılmış
efendim.
Stow'da karşılaştığım, en tuhaf “eseri” sona sakladım. Kendisi meydanın hemen
solunda bir parkın ortasında duruyor. Bu ortaçağ kalıntısının adı nedir bilmiyorum ama işlevini anlatırsam
hemen tanıyacaksınız. Cezalandırılacak mahkumların ellerini ve kafalarını
tahtaların arasına sıkıştırıp meydanda sergileterek halka yuhalattıkları,
domates patates fırlattırdıkları aşağılayıcı işkence aletiymiş bu. Bizzat döneminden kalmış, kullanılmış.
Lanetli ve hayaletli olabileceğinden
çekinerek pek dokunmadım. Bu arada bu kasabada hayalet hikayeleri de pek meşhurmuş, geçmişin acılı ruhları ziyaret etmeyi pek bir severlermiş. Ben ise öğrenmemeyi tercih ederek, hikayelerin bir parçası olmadan Stow macerasını burada tamamladım ve Londra’ya
doğru dönüş yoluna koyuldum.
Moreton
In Marsh & Snowshill & Cotswold Lavanta Çiftliği
Seyahatimin bir diğer mutlak uğrak
yeri olarak Snowshill’deki Cotswold Lavanta Çiftliği’ni belirlemiştim. Tur
şirketlerinin rotasında olmayan Snowshill bölgesine gitmek için en iyi yöntem,
Londra Paddington’dan Hereby istikametine giden sabah trenine atlayıp en yakın
istasyon Moreton in Marsh’ta inmekti.
Moreton, Cotswolds’un kuzey bölgesinde,
Bourton’un üzerinde yer alan bir kasaba. Yaklaşık 1,5 saat süren
yolculuğunuzda Slough – Reading – Oxford
– Hanborough ve Charlbury’yi geçerek Moreton in Marsh’a varıyorsunuz. Bu rahat
yolculukta size düşen arkanıza yaslanıp, İngiltere kırsalı manzaralarının tadını
çıkartmak. Windows duvar kağıtlarının nerelerden geldiğini artık biliyor
olacaksınız.
Moreton da diğer kasabalara benzer.
Yine bir High Street yani yine her şeyin üzerinde olduğu bir The Cadde. İlk işim
Turist Bilgi Merkezi’ni tespit etmek oldu. Sadece google maps’e güvenemeyeceğim
kadar ücra bir bölgedeydim dahası 3G de her zaman benimle değildi.
İlk turlarda karşıma çıkanlar;
Mann Enstitüsü, politikacı John
Mann’ın anısına
“Every
noble life leaves the fibre of it interwowen for ever in the work of the world”
John Mann
Moreton
Lavanta çiftliği öncesinde
yakınlardaki, yani benim yakınlarda sandığım Batsford Arboretumu ve Şahin Gözem
Evi (Falconary)’e gittim. Harita ile ölçek konusunda anlaşamamışız, sadece
gidişim 1,5 saat hızlı adım bir yürüyüşe dönüştü. Yolu anlatmam gerekirse hiçliğin
ortası diyebilirim. Ancak hiç şikayet etmedim, tertemiz havada bu beklenmedik
spor ve gerçek sessizliği dinlemek ayrı bir tecrübe oldu.
Batsford Arboretum’a varınca hemen
girişteki Falconary’ye girip soluklandım. Şanslıydım bir okul gezisi ve eğitim
gösterisi vardı, beni de davet ettiler.
Falconary Girişi
Kartal Gina
Çarşı burada da karşı
Arboretum’dan
bir görüntü, güzel lavantalar.
Arboretum’dan ayrılarak yine 1,5
saatlik bir yürüyüşle Moreton’a geri döndüm.
Son durağım ve gezimin tepe noktası Cotswold Lavanta Çiftliği’ne gitmek için Moreton’dan gidiş dönüş
taksi kiraladım. Yine tarlaların ve çiftliklerin aralarından geçerek
Snowshill’e vardık.
Lavanta çiftliği, ufka kadar uzanan tarlalar, distilasyon
üniteleri ve ürettiklerini sattıkları bir dükkandan oluşuyor. Giriş iki euro
gibi çok cüzi bir ücret. Bundan sonrası için ne diyebilirim ki, fotoğraflar
anlatsın…
Distilasyonun
en keyifli hali, şanslı kimyagerler
Fotoshop yoktur, bindirilmiş kıta
lavantalar değil bunlar
Her biri
farklı bir tür lavanta, en koyu renkli olanı İngiliz lavantası
İngiliz
lavantası en kuvvetli aroması olan tür. Çok derin ve güzel bir kokusu
var. Hayran kaldım.
Kayıp cennet bulundu :)
Bu da albino lavanta olmalı
Doğaya
saygı budur, doğa da size karşılığında müthiş lavanta balını verir. Ne yazık ki
hasat döneminden sonra toplanıyormuş. Ben yakalayamadım.
Tarlanın yarısı da doğanın doğaçlama çiçekleri için bırakılmış.
Tarlalarında geçirdiğim üç cennetten çıkma saatten sonra dünyaya inme vakti geldi. Öncesinde mağazasına ve cafe’sine
uğradım. Burada lavantayı koklayabilir, sürebilir, sıkabilir ve hatta yiyip
içebilirsiniz. Lavanta yağı, sabun, şampuan, krem, oda kokusu, uyku spreyi tahmin
edilebilir ürünlerden ama bunların yanında lavanta çayı içebilir, lavantalı
çikolata ve kurabiye yiyebilirsiniz. Ben ise size lavantalı dondurmayı
öneririm. Sütü civardaki çiftliklerden gelen taze süt, lavantası ise yeni
toplanmış. Afiyet olsun!
Benim Cotswolds turum burada son
buluyor, sizinkine ilham vermiş olmam dileğiyle diyerek güncemi tamamlıyorum.
Yine, yeni bir rotada görüşmek üzere…
Müge
müge merhaba,
YanıtlaSilhangi ay yaptın acaba bu seyahati. köyler arasında turla gezdim derken, otobüs sizi mi bekliyordu nasıl bir organizasyon? bir de bir gün yeter mi? bir gece orada kalınıp ertesi gün dönülse daha iyi mi olur mu? çok teşekkürler
Merhaba,
YanıtlaSilSeyahati Mayıs gibi yapmıştım. Lavanta çiftliğinin olduğu snowshill hariç diğer duraklara giden turlar var. Otobüs sizi bekliyor. Bu şekilde daha rahat ve hesaplı olur. Tren biletleri ciddi yüksek. Sadece snowshill için, paddington'dan moreton in marsh'a gidip taksi tutmuştum.